Hayatınıza yıllar, yıllarınıza hayat katmak için AgingA...

Yaşlanmak denilince ne anlıyoruz?

Aslında yaşlanma süreci, bazı işlevlerimizi yerine getirmekte zorlandığımız, ölüm olasılığımızın arttığı, fizyolojik bütünlüğümüzü aşamalı kaybettiğimiz bir süreç. Düzensizliğe geçiş hali...

​

Bu sürece karşı verilen insanlık savaşında neredeyiz? Onu göstermeyi amaçlıyorum.

 

Aynı zamanda bu giriş cümlelerinde bir terminolojiyi daha aydınlatmak gerekiyor. Yaşlanma derken bir sayıdan bir yaştan bahsetmiyorum. Tanımı çocukluk ve gençlik yıllarının içinden başlatabiliriz. Hatta belki de anne karnındaki ilk yaşamsal belirtilerden…

 

Tüm insanlık olarak daha iyi bir hayat, daha iyi bir yaşlanma deneyimi istiyoruz.

Daha az hastalık, daha çok yaşam enerjisi… ve tabi ki daha uzun bir ömür.

Bunu isteyen ilk kuşak biz değiliz.

Bu isteğin, yazılı ve yazısız günümüze kalabilmiş eserlerden gördüğümüz kadarıyla çok eskilerden geldiğini biliyoruz.

Fakat muhtemelen başlangıç daha da eskiye dayanıyor. İlk ölüm korkusuna…

Çünkü yaşam meraksa, ölüm korkudur. Savaştığımız şey, her zaman olduğu gibi yine kendi korkularımız.

​

Ben bizlerin bir farkı olduğunu düşünüyorum. İstek bahsettiğim gibi, aynı istek. Tutku ise dünyanın dönemsel durumuna göre artıp azalabiliyor. Eskiye göre belki daha az belki daha fazla. Benim bahsettiğim bunlar değil. Asıl farkımız isteklerimize ulaşabilecek ilk kuşak olabilme ihtimalimiz.

 

Kendimize hedefler koymaya başladık bile. 20. yüzyıl boyunca, özellikle bulaşıcı hastalıkları kontrol edebilmemiz sayesinde, ortalama yaşam süresini 80’lere kadar çekmeyi başardık. Bu yolda şimdiki hedefimiz 100 yaşına kadar yaşamayı normal hale getirmek. 80’den 100’e gelmek, 60’tan 80’ne gelmekten çok daha zor olacak. Şimdiden söyleyebilirim ki bu yüzyılda 100’e ulaşacağız. 

​

Büyük hedef ise türe özgü ufkumuz 120 yılın ötesine geçebilmek. Tabi bu geçiş sırasında hala yürüyebiliyor hala düşünebiliyor olmak istiyoruz. Sağlıklı bir şekilde yaşlanmak istiyoruz.

 

Bunu hak ediyor muyuz? Bilmiyorum.

Ama gençlik pınarı bulunmak üzere.

Evrimsel yolculuğumuzdaki yüz binlerce yılı düşündüğümüzde önümüzdeki on yıllar nedir ki?

 

Parmaklarımızın ucundaki bu güç, distopik bir gelecek de yaratabilir… Bir tebessüm de…

Buna karar verecek olan da bizleriz.